24 Ağustos 2010 Salı

ağustos böceği.

"Gecenin yıldızsız bir saati, dolunay gülümsüyor camdan içeriye doğru. Camın dışından bir ses. Alışıldık sıcaklığının altında geçen bir yazın son gecesinde mevsimin son ağustos böceği gökyüzüne doğru son şarkılarını söylüyor. "Elveda!" der gibi. Sanki mevsimi bitiren cümleyi söylemeden önce bize her şeyi düzeltmek için son bir şans verir gibi. Ama kimse duymuyor onun sesini benden başka, ben ise neyi düzeltip neyi düzeltemeyeceğimi bilemiyorum. Bir yaz daha geçiyor ömrümün maviliğinden, doğa bir kez daha giriyor buz gibi bir uykuya sessizce, çekingen adımlarla. Ben mum ışığımda hatıratıma bu satırları dizerken, şehr-i İstanbul'da güzel gözlü bir kız akşamın sıcaklığından bunalıp pencereyi açıyor ve dolunay doluyor odasının içine, faytoncular geceyi karanlığa teslim edip kısa taburelerinde oturup akşamın ilk rakısını tokuşturuyorlar, Kuzguncuk'ta genç talebelerden biri kayıkta şarabı içerken kolundaki künyesini suya düşürüyor ve farkına varmıyor -belki ayılınca farkına varacaktır- ve ondan kilometrelerce uzakta çıkış noktamızda, yani benim camımın önünde ağustos böceği şarkısını sonlandırıyor ve üzerinde bulunduğu ağaç şarkının bitmesiyle ilk sarı yaprağı düşürüyor...

Yazıyı yeniden okurken ağustos böceğinin yeniden şarkısına başlamasını iyiye işaret olarak algılamak istiyorum."

1 yorum:

  1. Ağustos böcekleri hiç susmasa, sonbaharı çağırmasa ve biz Ağustostan Eylüle ve sonra kışa taşıyarak seslerini onların, bitmeyen bir yaz duygusu ile sarılsak hayata.

    YanıtlaSil