10 Temmuz 2011 Pazar

yorgun, mutlu.

"Yorgun hayatlar yaşıyorum. Başkalarından kalmış yorgun hayatlar. Benim üzerimde hiçbir değeri yokmuş gibi duran, kenarından yırtılmış, dizinden yamalanmış eski hayatlar. Sanki yaralarım ben doğmadan önce de varmış ve benden sonra da hep olacakmış gibi geliyor. Dinleniyorum, “hah bu kadar uyku yetti” diyorum, ama bir süre geçiyor aynı ağrı geri tepiyor. Bir kısır döngünün içine sıkışmış gibiyim, kilidimi kırıp dışarı çıkamıyorum. Tam diyorum ki “bu kişi kilidi kırar, beni özgürleştirir”, kilide biraz bakıyor, inceliyormuş gibi yapıyor ve sıkılıp gidiyor. Bu ne kadar daha böyle gidecek bilmiyorum. Mevsimler değişiyor, şehirler değişiyor, yüzler değişiyor, içilen içkiler bile değişiyor ama o yük kalkmıyor ve o sınırsız boşluk dolmuyor. Ne kadar çabalasam da dışarda akan hayata uyum sağlayamıyorum.

Mutlu hayatlar yaşıyorlar. Kendi hayatlarını başkalarınınkiymiş gibi yaşıyorlar. Yaşadıklarını ve yaşayacaklarını üzerlerinde gururla ve sıcak pastel renklerle taşıyorlar. Birbirlerine sokularak, birbirlerinin titreşimlerinden yararlanarak yaşıyorlar. Gülerek, en ufak ayrıntıda mutlu olarak, sanki sonsuz bir huzur içindeymişçesine gözüküyorlar. Hayatlarına girecek kişileri büyük bir özenle değil de kıyafet seçermişçesine bir rahatlıkla ve kısa süreliğine seçiyorlar. Birbirlerinin kıyafetlerine ve kıyafet gibi hayatlarında olduğunu söylediği kişilere takıyorlar. Birbirlerini severek, kıskanarak, zaman zaman nefret ederek, birbirlerine bağırarak, küfrederek, birbirleriyle kavga ederek veya çok iyi geçinerek sonsuz bir uyumun sürekli devinim içindeki parçaları gibi dönüp duruyorlar. Çabaları, umutları, yoksunlukları ve bollukları hep aynı düzlemde ve ortak bilinçaltında.

Farklı hayatlar yaşıyoruz. Sonunda aynı sorunun birbirine benzeyen ama aralarındaki farkı bulmak için ustaca elenmesi gereken iki cevap şıkkıyız. Diğer şıkları eledikten sonra biz kalıyoruz. Soru sürekli soruluyor ve birisi bu soruya hep cevap veriyor. Doğru cevap belki yok ama bir cevabın diğerine baskın geldiği, hatta diğerini devamlı olarak tükettiği kabullenilmiş bir gerçek."

anlatıcının notu: Yukarıdaki yazının İbrahim Bey'e ait olup olmadığından emin değilim, yazısı pek benzemiyor. Ancak hatıratında bazen farklı bir yazıyı kullandığını da gözlemlemek mümkün. O yüzden anonimmiş gibi okuyabilirsiniz, çünkü İbrahim Bey'in hikayesinde o kadar önemli bir yeri olmayacak bir not.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder