14 Kasım 2011 Pazartesi

bu sonbahar geçmedi.

"Bu sonbahar geçmedi, içimize işledi.
Kahverengi yapraklarıyla yollar boyunca bitip gitmeyen bir mevsim. Belki de son yaprak da düştü ağaçtan ama biz hala kışa hazır değiliz. Zaman zaman vuran sıcak hava dalgaları, ölü yapraklarla birlikte ezilip giden hayallerimizi yeniden diriltmeye de yetti. Hep bir "hava açar mı acaba?" umuduyla bir sonbahar daha bitti. Ama...
Bu sonbahar geçmedi, içimize işledi.
Eski evlerin bulunduğu dar sokaklarda saatlerce yürümek, yürürken de anca üşüyerek vakit geçirmek. Kendi kendinle konuşup, kendinden sıkılıp gölgenle konuşmak. "Her sonbahar diğeriyle aynı" dersin, geri dönüp bakmak zor geliyor biliyor musun eski yazdıklarıma; orada göreceklerimden, o zamanki umutlarımdan veya o zamanki hayal kırıklıklarımdan korkarım biliyor musun, ama istersen sen dön de bir bak. Yanılmıyorsan eğer, ben de herkes gibi sıradan bir insanım, havaların ve mevsimlerin durumundan etkilenen, yanılıyorsan eğer korkarım, bu sessizliğin derinliğinden bir şeyler beklerim. Sen yine de yazılara değil bana bak, çünkü...
Bu sonbahar geçmedi, içimize işledi.
Şimdi sen diyorsun ki, geçer. Bunlar alışılagelmiş bunalımlar. Var sayalım ki öyle. Bu şehir bütün mevsimleri bir yağmurla silerdi. Kar olurdu, karlar erirdi pislik olurdu, yağmur alır götürürdü. Bahar olurdu, çiçek açardı, nem yapardı, boğardı da boğardı, hava kapanırdı, yağmur yağardı yaz gelirdi. Yazın zaten hep yağmur yağardı. Sonra da hava kurur da kurur, öyle bir kurur ki dudağın çatlar, yerler silme yaprak. En sonunda bir yağmur yağardı, yerler yeniden taş, yeniden asfalt. Ama nerde bu mevsimi bitirecek yağmur? Yağmurunu arıyor artık yüzüm.
Bu sonbahar geçmedi, içimize işledi.
Günlerdir oturuyorum yazıya, güler yüzlü neşeli bir şeyler yazayım diye. Galiba bizim gibilerin yeteneği doğuştan alınmış. Biz zaten doğru düzgün yazamayız, yazsak da hep kara yazılar yazarız. Şimdi bu yazıya bir renk vermeni istesem ne dersin? Kırmızı, yeşil, sarı falan der misin? Kırmızı aşkmış, yeşil ümitmiş, sarı neşeymiş, geç bunları, olmaz; olsa olsa gri, siyah, en iyi ihtimalle kahrevengi. O da bir sonbahar yazısı olduğundan. Eğer iyi yazdıysam bir yerlerde mutlaka kahverengi bir yaprak canlanmıştır aklında. O yaprak görüntüsüne bakıp sen de hayatında en az bir kere şaşırmışsındır zaten. O yüzden de aklına kahverengi gelecektir. Zaten defterin kapağı da sayfaları da hepsi kahverengi. Yoksa bu renk...
Bu sonbahar geçmedi, içimize işledi.
Şimdi bu defteri kapatıp, kalkıp gidiyorum. Evde duramam daha fazla. Dışarıya çıkmam gerekiyor. Biraz ölü yaprak ezip, adımlarım yerine onların çürüyüşlerinin sesini dinlemeliyim. Düşüncelerimi duymak istemiyorum, belki doğanın çürüyüşünü duyarım. Sonra belki bir ıslık çalarım ve yağmur başlar. O zaman belki kurtulurum senden sonbahar. Bu sonbahar, bu hüzün geçemedi, içimize işledi artık..."