21 Şubat 2012 Salı

formülize edilmiş bir yazı

Karanlık parkın içinden geçerken kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Tane tane yıldızlar gözüküyordu. Ağzından çıkan buhara baktı, uzun zamandır sigara içmediğini hatırladı. Cebinde ıslanmaktan kurtulmuş son sigarasını buldu, çakmağıyla yaktı. Bir nefes çekip "güzel, bir süre yağış olmaz" diye düşündü.

İbrahim Bey yine birkaç gün evde kaldıktan sonra yalnız başına yürüyüşe çıkmıştı. Hareketli karnaval günlerinin ardından şehir durulmuş, sokaklarda kırılmış şampanya şişeleri, yapış yapış alkol ve şeker artıkları, ezilmiş çikolatalarla birlikte geriye derin bir sessizlik kalmıştı. Kendini eve kapatmış olan İbrahim Bey de bu sessizliği fırsat bilip dışarı çıkmıştı. "Yazılan yazının uzunluğu, çıkılan yalnız yürüyüşün süresi ile doğru orantılıdır." diye düşündü. Bu aralar yazı yazamamasına, eskisi gibi kağıtları dolduramamasına takmıştı. "Bunu ampirik bir formül olarak görürsek başına bir de denklemin eğimini belirleyecek bir faktör getirmemiz gerekir." Sessizliği gölden bir ördeğin çığlığı bozdu. "Gaağğk gak! Be hayvan ödümü kopardın." İbrahim Bey ördeğe bağırdı. "Bu k-faktörü ise duygusal yoğunluktan, havanın sıcaklığından, mevsimden, yaklaşan sınavların sayısından bağımlı bir faktördür. Deneysel araştırmaların sonucuna göre duygusal yoğunluk artarsa yazı yazma isteği bir noktaya kadar artıyor, ancak bir noktadan sonra stabilize oluyor. Belli bir değerin altında ise terse etki yapıyor, yani negatif. Buldum, ln-fonksiyonu gibi. Havanın sıcaklığı ile kesinlikle doğru orantılı. Hava soğukken hiç bişey yapasın gelmiyor, aynı şekilde mevsim baharken çok şey yazıyor insan, yazın biraz tembellik gelse de yine de bir şeyler çıkıyor. Optimal sıcaklık 15 ile 20 derece arası. Not edelim! Sınavlar ve sorumluluklar yaklaştıkça insan onlardan kaçıp abuk subuk şeyler yapmak istiyor ve yürüyüşe çıkıyor. Böylelikle formulün içinde yürüyüş süresi bir kez daha karşımıza çıkıyor." Önündeki karaltılardan bir çocuk sesi geldi. İbrahim Bey yaklaşık yirmi metre önünde yürüyen aileyi fark etti. Adımlarını onların adımlarına uydurmaya çalıştı. Parkın ortasında kendi kendine konuşarak yürüyordu, kendini susturamayacağını bildiğinden öndekileri rahatsız etmek istemedi. "Yazdığın yazının güzelliği, yok güzellik ne demek, bana doygunluk verme derecesi ise çıkan yürüyüşün süresiyle ilk başta doğru orantılı, ancak bir süre sonra da ters orantılı. Yani belli mesafeden uzun yürüyüşler sonunda bayık bayık yazılara sebep oluyor. O zaman bu formülün sonuna da bir dönme noktası getirmemiz gerekiyor. O zaman da polinom en az üçüncü dereceye çıkıyor. Kağıt, kalem gerek bana Alfred!"

İbrahim Bey bir anda boş parkta kendi sesinin yankısından irkildi. Öndeki aile dönüp ona bakmıştı. Üşüdüğünü ve eve dönme zamanının geldiğini anladı, bu esnada da bulduğu formülü deneysel bir biçimde kanıtlamış olmuştu, uzun yürüyüşler ve uzun yalnız kalışlar saçmalamalara neden olabiliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder