15 Temmuz 2010 Perşembe

anlatıcının ilk notu

Bu şehre ilk geldiğimde günler geçmek bilmezdi. Şehir benden uzak, ben şehre yabancı yaşardım. Ne de olsa daha büyük şehirlerle nişanlanmıştık, dişimize göre değildi burası. Ancak zamanla bu şehirle başka bir bağım olabileceği düşüncesine kapıldım. Sanki günümüzden bir süre önce başka bir kılıkta, başka bir adam benimle aynı duyguları yaşamıştı ve o adam bana ulaşmak istiyordu. Evet, evet yüzünü seçer gibi oluyordum bazen. Rüyalarıma girip benimle konuşuyordu. Bütün bunları bu şehirde geçirdiğim yalnız ve soğuk gecelere bağladım başlarda. Hatta bunun devamında uykusuz geceler de kesilir gibi oldu ama sanki zamanın öbür ucundan bir el yakama yapışmıştı ve beni bırakmıyordu. Benden bir şey yapmamı istiyordu, insanlara bir öykü anlatmamı istiyordu. Ben o sese kulak vermedim. Gördüklerimi yorgunluğuma verdim ve yoluma devam ettim.

Ancak her şey geçtiğimiz kış yeniden başladı. Korkunç rüyalardan uyandığım bir gece vakti antika çekmecemin iç kısmına iki katının arasına gizlice yerleştirilmiş tozlu kahverengi bir defter buldum. Kapağını açtığımda hayatımın geri kalanını derinden etkileyecek bir adamın ilk cümlesini okudum: "Burada yazılanların hepsi ya yaşandı ya da yaşanacaktır." İbrahim adında maceraperest bir üniversite öğrencisinin günlüğüydü bu. (ya da hatıratı onun deyişiyle). İlk yazısının başında titrek bir el yazısıyla "10 Ocak 1951" yazıyordu ve tarihler böylece ilerliyordu. O gece sabaha kadar o günlüğü okudum. Sadece eğlenceydi benim için. Ancak gün geçtikçe evin çeşitli yerlerinde, tavan arasında farklı farklı defterler bulmaya başladım. Sanki bu İbrahim Bey ben okudukça yani yazılar yazıyor, yeni defterler bitiriyor, onları evin bir köşesine saklıyor ve beni izliyordu. Yazıların başına tarih konmamaya ve içerikler de değişmeye başlamıştı.

Sonunda karar verdim. Bütün bu yazıları toplayıp İbrahim Bey'in hikayesini anlatmam gerekiyordu. Onun o zaman yaşadıklarını ve o zamanki duygularını bugün anlatmak benim görevimdi. Bilmediğim tek bir şey vardı: Zamanla benim hayatım onun, onun hayatı benim olacaktı ve hangisi benim sözüm hangisi onun düşünceleri bunu kimse bilemeyecekti. Biz sadece geçmişin ve geleceğin izdüşümlerinde kaybolmuş iki kimsesiz yolcuyduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder