5 Şubat 2011 Cumartesi

yağmurun çağrısı

Hava ısınmıştı. Hatta daha detaylı söylemek gerekirse mevsim normallerinin üstüne çıkmıştı. Ama rüzgar ve yağmur durmuyordu. Sürekli camlara vura vura kendini hatırlatıyordu. İbrahim Bey gelen mektubu gaz lambasının danseden alevinde bir kez daha baştan sona okudu. Kim bilir kaçıncı defa okuyordu. Cümleleri ezberlemişti. Arka arkaya gelen farklı anlamda kelimeler, ayrı ayrı incelesek birbirleriyle hiç alakası olmayan soğuk sözler. Ama işte toplu halde bir anlam oluşturuyorlardı. "Anlam" diye düşündü İbrahim Bey. "Hala anlam arıyoruz biz, amaçsızca." Kendini toparlayıp son bir kez daha okudu mektubun tamamını. Bir şeyler yazması gerekiyordu cevap olarak, ama o kendinde o gücü bulamadı. Dolmakalemini bıraktı masanın üstüne ucu açık bir şekilde. Gaz lambasını söndürdü. Yeni başlayan yağmur onu dışarı çağırıyordu. Bu çağrıya uydu ve koyuldu yola. Belki yağmurda arınırdı içi ve yaşanmışlıkları yeniden anlam kazanırdı, bu sefer farklı anlamlar, tıpkı aradığı gibi. Biz odada kaldık İbrahim Bey'in bütün önemli eşyaları olarak. Hepimizi bıraktı ve gitti. Bizsiz ne yaptığını bilmiyoruz ama geri döndüğünde masanın başına oturdu ve uzun bir mektup yazdı duraksamadan ve hata yapmadan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder