21 Ocak 2011 Cuma

'sarı elbise'

Sevgili arkadaşım,

Ne kadar zaman oldu sana yazamadım. Vaktim yoktu demeyeceğim, evde boş boş tavana baktığım zamanlar gelir aklıma, ayıp ederim sana ve en önemlisi kendime. Doğrusu, yazacak bir şey bulamadım. Şimdi de pek bir şey bulmadım ama yazmadıkça mesafeler daha da uzayacak, bu böyle olmaz o yüzden başlıyorum dökülmeye.

Kış geldi yine bu şehre. Ciğerlerimize işliyor soğuk. Beni bilirsin, evden çıkarken atkı takmayı unutuyorum, bere zaten takmıyorum. Bir tane eski bir şapka bulmuştum bit pazarında onu takıyorum zaman zaman. Yakıştığını söylüyorlar, inanıyorum, inanmak hoşuma gidiyor. İşte bu korunmayı bilmememden dolayı hasta oluyorum sürekli. Boğazlarım şişiyor. Kış ayı benim için hastalık ayı, her şey aynı yani. Yazı bekliyorum, bu şehir yazın daha bir umut dolu sanki.

"Yaz" demiştin bana bir keresinde. "Yaza daha çok varken yaz, şehrine dönmene de çok varken yaz, daha nefes alabiliyorken yaz". Hiç aklımdan çıkmadı bu sözlerin. O yüzden yazmaya çalışıyorum işten güçten fırsat buldukça. Malum bizimkisi yazı yazmaya çok uzak bir iş. Kafamı yeniden kurmam gerekiyor yazıya oturmak için, o da zaman alıyor. Ama yazıyorum, sayfalarca yazıyorum. Kim bilir belki bir gün biri bu yazdıklarımı bulur çıkarır ve ünlü olur.

Gördüğün gibi şaka da yapıyorum. Peki sen hala şaka yapabiliyor musun en ciddi anlarda? Yoksa bitirdin mi o şarkıyı? Bak aklıma ne geldi, hani seninle bir gün Kapalıçarşı'yı gezerken (ne de çok tutturmuştun "gidelim" diye) beni kolumdan çekerek manifaturacıya sokmuştun da sarı sarı kumaşlar almıştık, elbise yaparsın diye. Yaptın mı o sarı elbiseyi kendine? Başında durup, sürekli seni övecek birini mi bekliyorsun yoksa hala?

Bana yazmayı bırakma. Mesafeler aşılır, soğuklar sıcacık olur iki sayfa yazıyla.
Validene saygılar.

Aachen'dan hürmetle.
İbrahim


anlatıcının notu: İbrahim Bey'e gelen ve onun hiç göndermediği mektuplarını sakladığı kutunun kilidini kırmayı başardım sonunda. Bundan sonra onları da sizinle paylaşacağım.

1 yorum:

  1. yazdıkça çeker kalem parmaklarının ucundan iliğini kemiğini mürekkep edip kağıda döker,
    yazdıran da yazılan da sana hükmeder,
    sana yazmak düşer...

    YanıtlaSil