2 Kasım 2010 Salı

dünya'nın sonu mu?.

"Şimdi size bir öykü anlatacağım. Siz buna ister inanırsınız, ister gülüp geçersiniz, isterseniz de çoğunun yaptığı gibi sonuna kadar okumadan sayfayı çevirirsiniz. İşte başlıyorum benden söylemesi, sesimden sıkılanın her şeyi yapması serbesttir:

Geçenlerde sık sık yaptığım gibi yine hava almak için dışarıya çıkmıştım. Artık sonbahar gelmiş, günler kısalmaya başlamıştı, buna binayen hava da erken kararmaya başlamıştı. Hikayelerdeki sırları aramayı seven okuyucularıma baştan söyleyeyim: yorgun değildim, uykumu almıştım ve kanımda keyif verici hiçbir madde yoktu, zihnim gayet açıktı. Yürürken bir anda yerdeki sarı yapraklardan birinin yukarı doğru yükseldiğini gördüm. "Rüzgardandır" dedim, devam ettim.

Biraz ilerlediğimde bir taşın düzgün doğrusal bir hareket yaparak yukarı doğru aynı düzlemde yükseldiğine tanık oldum. Bu ilk gördüğümden daha ilginçti, çünkü dışarıdan bir kuvvet uygulanmadıkça böyle bir şey olamayacağını biliyorduk. Eski hiyelkarların bile ilk bildiği kanundu bu, ama ilk kez arz cazibesini* formüle döken Sör İsak Nivtondu.

Sonra bir süre oturup taşın hareketini seyrettim. Arz cazibesi kaybolmamıştı ben yerimden kıpırdamıyordum zıpladığımda veya durup dururken, hiçbir kuvvet uygulanmadan. Ama daha detaylı baktığımda anladım ki bizim bildiğimiz kanıtladığımız sevdiğimiz moment kaybolmuştu. Taşın bulunduğu yerde moment yoktu ve taş da bu hareketini Dünya'nın dönüş hareketine tepki olarak yapıyordu. "actio=reactio". Moment alamadığı için sadece düzgün doğrusal hareketle yetiniyordu.

Bu anomalinin başka yerlerde de görülüp görülmeyeceğini bilmiyorum. Görülüyorsa da umrumda değil. Yetkilere falan da bildirmeyeceğim. Eğer böyle bir şey Yerküre'nin tamamında olacak olursa zaten işsizim demektir. Amaaan ne rahat, gideyim evime şarap içip kitap okuyayım o zaman ben de..."

*Arz cazibesi= Yerçekimi anlamına gelmekteymiş. O dönemlerde bu kelimenin kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum ama İbrahim Bey'in bu kelimeyi çok sevdiği belli.

anlatıcının notu: İbrahim Bey bu yazısını sonradan arkadaşlarının israrıyla birkaç dergiye göndermiş fakat yayınlanmayınca diğer yazılarını göndermekten vazgeçmiş. Ben onun elyazısını çözebildikçe diğer yazılarını da paylaşmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder