27 Ekim 2010 Çarşamba

yeniden başlamak



Gara indiğinde yüzüne tokat gibi çarpan soğuk ve arkasında bıraktığı sıcaklıkların hüznü artık eskisi kadar yormuyordu yüreğini. Alışmıştı artık gidip gelmelere. Her gidip gelişinde iki taraftan da biraz daha koptuğunu hissediyordu.

Paltosunun yakalarını kaldırdı ve valizini yüklenip garın merdivenlerinden aşağıya doğru inmeye başladı. İlk gözüne çarpan değişiklik garın yıkılan kısımlarının onarımı tamamen bitmiş olmasıydı. Böylelikle gar eski orjinal haline çok benziyordu ve Almanya'da orjinal halini tamamen koruyabilmiş birkaç gardan biri olarak kalacaktı.

Bu gündelik düşünceler içinde garın çıkış kapısına geldi. Önünde şehir aynen bıraktığı şekilde duruyordu. Yağmur yeni durmuş ve güneş açmıştı, ağaçların yapraklarının, çiçeklerin, büfenin, tramvayın ve hatta insanların üstünde yağmur damlacıkları parlıyordu. Yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Yaşadığı iyi kötü bütün anıları tekrardan yerine oturmuştu tatilden sonra. Sanki tatilin verdiği dinlenmişlik bir anda içinden çekilmişti.

Tekrardan bavulunu omzuna alıp tramvay durağına doğru yürümeye başladı bu esnada da dudaklarından sessizce "hadi yeniden başlayalım bakalım" sözleri döküldü. İbrahim Bey bir şeylerin değişeceğine inanarak gelmişti tekrardan bu şehre. Kendi hikayesine ve hatıratına katacağı yeni anılar ve yeni isimler olmasını umuyordu, ama sabırsızdı. Yaşanacakları atlayıp hemen sonuçları görmek istiyordu.

Ben, bu satırların yazarı, hikayenin bu noktasında bir değişiklik yapıp, o garın önünde durup acı acı gülümseyen İbrahim Bey'in yanına gidip elimini omzuna koyup "Umut ettiğin her şey er ya da geç gerçekleşecek İbrahim! Çok yakında!" diyorum. Çünkü hikayeler bizi bu yönde sürüklüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder