24 Haziran 2012 Pazar

dört günlük bir şey işte.

"... bir anda geri döndü, yeniden çıktı karşıma. Uzun bir zaman olmuştu son gidişinden bu yana. Zaten hiç beklemediğim bir anda çıkacağını biliyordum. Bir sabah vakti uyandığımda, bir işlemin son aşamasında veya birbirini tekrar eden insanlardan oluşan bir toplantının tam ortasında yeniden girebilirdin hayatıma. Yine öyle oldu. Bir sabah hiç beklemediğim bir anda zorla girdin hayatıma, bütün zorluklarınla ve bütün alışmışlıklarımızla. Yine hazırlıksız yakaladın beni, zaten sana hazırlanmak neredeyse imkansız. Bizimkisi böyle çalkantılı bir beraberlik. Öyle bir girdin ki hayatıma, yine her şeyi bırakıp senle ilgilenmek zorunda kaldım, başka hiçbir şeye odaklanamaz oldum, zaten sen de başka bir şey düşünmeme izin vermiyordun. Önceleri yine küfrettim sana, hep yaptığım gibi. Yokmuşsun gibi davranmaya çalıştım, ama bu kısacık sürede hayatımı öyle bir ele geçirdin ki sonrasında her sabah kalktığımda sol yanımda seni arar oldum. Sol yanımda bulamazsam sağ yanımda bulup sevindim. Seninle işe gittik, seninle kahve içtik, seninle serinle diye havuza bile gittik, seni yok sayıp işlerime devam etmeye çalıştım ama sen beni hiç terketmedin. Hep yanımdaydın, hep bir yerlerde beni bekledin, gittin sandığımda bir yanımda hep seni buldum ve ben ne kadar seni sevmediğimi düşünsem de bundan mutlu oldum.  Hatta artık o kadar abarttık ki işi dün bütün gün sadece seninle birlikteydik ve seninle yataktan çıkmadık sabahtan akşama kadar. Kimileri bunu yadırgasa da seninle aramızda tanımlamaların dışında bir aşk oluştu. Sonunda bu sabah kalktığımda yanımda bulamadım seni. Aradım aradım ama yoktun. Gitmiştin bir not bile bırakmadan. Evet başağrım senden bahsediyorum. Beni bir sabah vakti çaresiz bırakıp gittin, eski hayatımla yalnız bırakıp gittin. Umarım bir süre gelmezsin ve ben sana alışmak zorunda kalmam bir süre. Ancak kavuşmamız belki çok sürmeyecek, o zamana kadar hoşça kal..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder