12 Ocak 2012 Perşembe

'rüzgara bırakılan mektuplar'

Ah arkadaşım,

Şimdi seninle oturup konuşabilsek, ben yine bir tren garının soğukluğunda geceler boyunca evim olacak kompartımanıma eşyalarımı bıraktıktan sonra son bir sigara içip şehrimin Aralık soğuğunu duymak için perona çıksam, sen de bana heyecanla yazacağın son öykünün taslağını anlatsan. Evet, seni dikkatle dinlemeye çalışırdım ama aklımda yolculuk ve şehrimi bırakıyor olmanın hüznüyle dediklerine bir türlü odaklanamazdım. En sonunda da sana derdim ki, ne kadar alışmış gibi görünsek de, rüzgara karşı sert dursak da her gitmek yeni bir yara açıyor üzerimde. Gitmek, yola çıkmak değil de zor olan yalnız kalmak, burda kalabalığız iç içeyiz, orda da kalabalığız ama farklı yönlere bakıyoruz, diye devam ederdim. Bu hep böyle olurdu. Sen de her zamanki iyi niyetinle yalnızlığı överdin, gitmenin yola çıkmanın heyecanının da kendine has özelliğinden dem vururdun ve ben yine yalnızlığı ve gitmeyi neden bu kadar sevdiğinden hiç kuşkulanmazdım, gülerek dinler, umutlanmaya çalışırdım, hatta bazen beni anlamadığını bile düşünürdüm. Ama artık anlıyorum. Artık bu hikaye yalnızca benim hikayem değil. Bu noktadan sonra sırf sana değil seni de yazmak düşer bana, işte bundan sonra anlatacağım senin hikayendir. O esen rüzgara karşı sert durmak için rüzgara bırakıyorum sana yazacağım mektuplarımı. Rüzgara mektup mu bırakılırmış, o ne saçma iş dersin bilirim ama bizim buralarda ne ufuk çizgisinde gemileri arayabileceğimiz bir deniz, ne de gürül gürül akan bir ırmak bulunur. Bizde yalnız kuru kuru esen rüzgar var. İşte bu yüzden o rüzgarın her güçlü esişinde bir mektup katacağım önüne, çünkü yazı kalır, mektuplar tarihin tanığıdır. Zaman belki o zaman ileri doğru akmaktan vazgeçer, durur, hatta geriye doğru akar. Daha önce de dediğimiz gibi bütün hikayeler bir yolculukla başlıyorsa, senin hikayen de bir yolculukta başlamalı ama bu sefer alıştığımız gibi yollarda değil zamanda bir yolculuk. Belki bir gün biri bu mektupları bulur ve biz tekrardan yaşarız bütün o anları, belki...

Aachen'dan ve bugünden hürmetle,
İbrahim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder